Yer aldığınız sayısız dizi ve film projesi ile sizi herkes tanıyor. Ancak siz, kendinizi nasıl tanımlarsınız? Süeda Çil, kendi içinde kimdir? 

Süeda kendi içinde orta yaşı bulmuş, isteklerini tanımlamış, hayatından memnun birisidir. Bırakmak istediğim bazı huylarım yok mu tabii ki var. Ancak onları bıraktığım zaman içimde huzursuz bir keçi anırıyor gibi oluyorum.

Üç kız kardeşin en büyüğüyüm. İşçi ve memur bir anne-babanın çocuğuyum. İsteklerimi çok erken yaşlarda tanımladım kendime. Tam da şu anda yaşadığım gibi bir hayatın hayalini kurarak büyüdüm. Ne mutlu ve çok şükür ki şimdi de yeni hayallerimin peşindeyim.

Images (2)

Nasıl hayaller mesela? 

HERKES ÖĞRENCİLERİMİ KONUŞACAK

Mesela; 60 yaşıma geldiğimde adımın önünde “Dr.” yazması gibi bir hayalim var. İlgilendiğim konunun uzmanı olduğumu kağıt üzerinde de görmek istiyorum. Belki saçma bir inat ama beni bu inat hayata bağlıyor. Bir de mesela öğrencilerimin üzerinden tanımladığım hayallerim var. Şimdiye kadar yetiştirdiğim çocukların yanına daha da iyileri gelsin istiyorum. Bütün ülke onlardan bahsetsin istiyorum.

Uzun soluklu projelerde yer aldınız. Teklif aldığınız projeleri değerlendirirken nelere dikkat ediyorsunuz? 

Galiba bu konuda herkeste olmayan bir şansım var. Yer aldığım tüm projeler en az bir sene sürdü. Mesela ‘Benim Annem Bir Melek’ dizisinde ‘Kanter Emel’ rolü için çağırdılar. 3 bölüm diye girdim. Orada da bir sene kaldım.

Açıkçası proje değerlendirirken tutup tutmayacağını kimse bilemez. Ben de bilemem. Ancak hikâye ve oyuncu kadrosu bu noktada çok belirleyici oluyor. Ben de buna dikkat etmeye gayret ediyorum. Hikâye iyi ve yeniyse ilgimi çekiyor.

I M G 20250630 W A0016

Sizce Gönül Dağı neden bu kadar sevildi? Size Gönül Dağı ile günümüzdeki diziler arasındaki farkı sorsak ne dersiniz? 

GERÇEK HER ZAMAN SEVİLİR

‘Gönül Dağı’ gerçek bir hikâye. Ne kadar değişip dönüştük desek de hepimizin içinde var olan geleneksellik bu hikâyede canlı canlı görülünce hiç kimse görmezden gelemedi. Ben Türkiye’de her kesimden insanın bu diziyi seyrettiğini biliyorum. Sorduğun zaman ‘ben TV dizisi izlemiyorum sadece belgeselleri takip ediyorum’ diyenlerin bile bu diziyi bildiğini, seyrettiğini hatta beğendiğini biliyorum. Sadece deşifre etmiyorlar.

I M G 20250629 W A0000

Yapımcımız Ferhat Eşsiz’in muhteşem fikridir ‘Gönül Dağı’. Yine söylüyorum ki bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin ya birebir veya dolaylı olarak yaşadığı, gördüğü, bildiği bir hikâyedir ‘Gönül Dağı’. Bu toprakların içindeki sevgiyi, ahlakı, terbiyeyi gösterdiği için öbür dizilerden farklıdır. Kim ne derse desin bizim topraklarımızdaki bu geleneksel yapı kıymetlidir. Bu gelenekselliğin içine sevgi-saygı unsurunu da kattığınızda uzun ömürlü bir iş olması kaçınılmazdır tabii ki. Zira insanın içinde doğumdan ölüme kadar hiç eksilmeyen ve hepimizin en fazla ihtiyacı olan tek şey sevgi. Sevgi iyileştirir, onarır, yoktan var eder. Bunu herkes kendi hayatında en az bir kere deneyimlemiştir, öyle değil mi? Düşünsenize hepimiz bir şeyi çok seviyoruz. Kedimizi, köpeğimizi, işimizi, eşimizi, annemizi, babamızı, kardeşimizi… Ne bileyim bir şeyi çoook seviyoruz. Sevgi ayakta tutar. İşte ‘Gönül Dağı da bu yüzden ayakta 6 senedir.

Türkiye'nin en çok izlenen fantastik dizisi olan Sihirli Annem, Hepimiz Biriz olarak beyaz perdede izleyici ile buluştu. Yıllar sonra aynı sete dönmek size ne hissettirdi? 

TÜRKİYE'NİN EN BAŞARILI OPERA SANATÇISI: TENOR SEDAT CAN ÖZTOPRAK TÜRKİYE'NİN EN BAŞARILI OPERA SANATÇISI: TENOR SEDAT CAN ÖZTOPRAK

SİHİRLİ ANNEM’İN ESKİ SİHRİ YOK

Bir defa şunu söylemeliyim ki aynı set değildi. Eksiklerimiz vardı. ( Defne Joy Foster’ı rahmetle anıyorum ) Ayrıca hangi iş veya hangi duygu 21 yıl önce ile aynı olabilir ki? Bir sürü şey bıraktığımız gibi değildi. Çocuklar büyümüş, biz yaşlanmışız, hikâye eskimiş. Yani aynı sete dönmüş gibi hissettiğimi söyleyemem. Benim için kayıpları çok içerden hissettiğim, bir yanıyla hüzünlü bir tecrübe oldu.

I M G 20250630 W A0017

Siz konservatuvar mezunusunuz. Peki sektöre dahil olan alaylı oyunculardan favorileriniz var mı?

Elbette var. Bu ayrımı yapmayı doğru bulmuyorum ben. Bu sektörde bayılarak izlediğim Ercan Kesal var. Konservatuvarlı değildir ama muhteşem bir oyuncudur mesela. Genç jenerasyondan da Serenay Sarıkaya’yı beğendiğimi itiraf etmeliyim. Çok gayretli buluyorum onu ve bu gayretini alkışlıyorum. Çünkü bence bir oyuncu hiçbir şey olmasa bile en azından gayretli olmalıdır. Tabii şunu eklemek gerekir. Konservatuvar şart değil ama entelektüel birikim şarttır bir oyuncu için. Ayrıca oyuncunun er meydanı tiyatrodur. Burada tiyatroyu değil televizyonu konuşuyorsak konservatuvar eğitiminin şart olmadığını kesinlikle iddia ederim.

I M G 20250628 155107 664

Farklı birçok karaktere hayat vermenin yanı sıra kamera karşısına geçerek yönetmenlik de yaptınız. Tekrar kamera karşısına geçmek gibi bir planınız var mıdır? 

Kendimi yönetmen kabul etmiyorum. Tiyatroda bir çocuk oyunu sahneye koydum. Ama bir proje yaptım diye yönetmen oldum diyemem. Ve bu konuda bir hevesim yok doğrusu. O tek yönetmenlik tecrübem Şehir Tiyatrolarının görevlendirmesi ile kucağıma konmuş bir işti. ‘Palyaço Prens’ adında bir çocuk oyunu yönettim. İlk, tek ve herhalde son yönetmenlik tecrübemdir.

Çok uzun süredir kendi stüdyonuz suedacilstudio’da genç oyuncu adaylarına eğitim veriyorsunuz. Yetiştirdiğiniz öğrencileri ekranda görmek nasıl bir his? 

İnanın bu benim sabah yataktan kalkma motivasyonum. Öğrencilerimin ekrandaki başarıları olmasa çoktan yaşlanmış olurdum. Beni ayakta tutan, heyecanlandıran, öğrenme ve öğretme gayretimi kamçılayan şey bu.

Herkesin aklında olan bir soru işareti var. Herkes oyuncu olabilir mi? Bir öğretmen olarak bu konudaki düşünceleriniz nedir? 

Herkes oyuncu olur. Burada şunu konuşmak lazım. Oyuncu olur da ne oynar? Bir projede 10 veya 15 ana cast vardır. Ama toplamda oynayan 30 kişi görürüz. Hepsinin rol ağırlığı aynı mıdır? Hayır. E o zaman herkes oyuncu. Ama iyi oyuncu ama vasat. Fark etmez. Oyuncu işte hepsi. Herkes başrol oynayacak diye bir koşul yok. O diziye minik roller de gerek. Biri apartman görevlisini oynayacak, biri başrolün yakın arkadaşı olacak, öbürü kuzen olacak. Bir sürü rol var. Bunları oynayacak irili ufaklı oyuncular lazım. Birinin dizide 60 sayfa ezber yapması gerek diğerinin 3 lafı var. Zaten o 3 lafı olan oyuncu 60 sayfa ezber yapamaz. Kapasitesi müsait değil. Ama 3 lafı söylerken adı oyuncu mu oyuncu. Yetiyor ona. Problem yok. O zaman aynı kapıya çıkıyoruz. Herkes oyuncu olabilir.

1751026118314 Jlindi 2 Edit~2

Yine yetiştirdiğiniz ve beraber oynadığınız genç oyuncularla kendi döneminizin oyuncu adaylarını ve oyuncularını karşılaştırabilir misiniz? 

Ben, benim öğrencilerimin yaşındayken Perran Kutman ile ‘Üzgünüm Leyla’ dizisini çekiyordum. Sette Perran ablanın gözünün içine bakardım. “Ne yapıyor, nasıl yapıyor?” diye sürekli onu gözlerdim. Bugün genç oyuncuların büyüklere karşı bu merak duygusunu hissetmediklerini algılıyorum. Merak etmiyorlar. Fazla güvenliler kendilerine. Öğrenilecek her şeyi bildiklerini sanıyorlar. Oysa çok büyük bir denizde yüzüyorlar, her oyuncu onlar için yeni bir can simidi olabilir.

Her iki alanda da başarılı ve tecrübeli bir oyuncu olarak ekran oyunculuğu ile tiyatro oyunculuğu arasındaki fark nedir size göre? 

TİYATRO KENDİNİ OLDUĞUN GİBİ GÖSTERMEKTİR

Herkes televizyonda oynayabilir ama herkes tiyatro yapamaz. Bence en büyük fark bu. Tiyatro için çok daha kapsamlı eğitim, bilgi birikimi ve ses/beden kondisyonu gerekir. Tiyatro için çok uzun süre çalışmak gerekir. Konservatuvarlar 4 yıl bunun için eğitim veriyorlar. Ama ekranda sizin oyunculuğunuzu kurgu, montaj, müzik ve diğer bir sürü teknik bilgi ile olduğunuzdan daha iyi gösterecek unsurlar vardır. Tiyatro sahnesinde siz tek tabanca, çırılçıplaksınız, kamerada sizi süsleyen bir sürü etken var.

I M G 20250630 W A0002